8 Eylül 2012 Cumartesi

Merhaba Los Angeles

Merhaba dediysem, geleli bir ayi gecti... Ilk geldigim gun sayfalar dolusu yazi cikabilecek iken, bir kere alistiktan sonra pek yazacak birsey bulamiyor insan. Yeni bir yerde yasamak, alisincaya kadar zor oluyor biraz. En basitinden bir kahve alacakken bile zorlanabiliyorsunuz. Surekli anlamadim, tekrar eder misin diye sormaktan ve tam aradigimiz cesidi bulmaktansa, kahvenin acisina denk gelip sut ve sekeri doldurup ifade edemediginizin acigini kapatmaya calisabiliyorsunuz. Etrafinizdakilere olan farkindalik duzeyinizin azalmasi, bir yandan alicilarinizin koreldigini gostermesi ve yeni seyler kesfetme yollarinin korelmesi nedeniyle faydali birsey olmasa da, diger yandan etraftakileri kaniksayip herseyi yeni uyaran olarak gormemek biraz da rahatlatici birsey. Ayni araba surmeye baslamak gibi. Ilk gunler, trafikteki hersey sizin dikkatinizi cekip hepsine birden en uygun tepkiyi vermeye calismak ve sonucunda cok fazla bir yorgunluk, ama sonrasinda gittikce alisma ve onun getirdigi rahatlik...
Los Angelesin en sevdigim yonleri,
1. Iklim. Nem yok ve hava da ne usutuyor, ne terletiyor. Ustelik yaz kis asagi yukari ayni imis havasi.
2. Yakin civarinda bulunan daglar ve parklar. Henuz kesfetmedim ama gorecek cok muhtesem yerleri var.
3. Genis alana yayilmis olmasi. Deprem bolgesi oldugu icin cok katli binalar pek yok ve sehir cok genis alana yayilmis. Nufus bakimindan Amerikanin en kalabalik sehirlerinden olsa da, kalabalik pek gormuyorsunuz.

Merhaba yazisi bu kadar. Belki ilerde, yasadikca daha genis anlatirim.

Hiç yorum yok: