31 Aralık 2012 Pazartesi

Amerika'da yilbasi

 Diger gunlerden bir farki yok. Oyle buyuk bir kutlama filan da yok. Diger gunler gibi siradan geciyor.
Amerikalilarin bu siralarda iki onemli gunu vardi, onlar da gecti. Ilki, Kasim ayinin son persembesi Thanksgiving idi. Dini bir bayram degil, Amerikaya ozgu. Avrupadan gocup geldikten sonra, degisik sebeplerden oturu bir nevi sukur etme babinda meydana gelmis bir kutlama. Bu tarihte, genelde tum aile toplanir. Hindi de bu bayramda yenilir. "Black friday" dedileri gun de, Thanksgiving den sonra gelir. Adini, bizim cuma gunune hurmetsizlik olarak gorup begenmiyorum. O gun de alisveris cilginligi olur, sabahlara kadar magazalar aciktir.
Amerikalilarin diger onemli gunu Christmasdir. O da, 25 Aralikta kutlandi. Christmas zamaninda, genelde bir iki hafta tatile cikilir. Ilkokullar filan da, bu donemde iki uc hafta tatile girer. Resmi kurumlar sadece Christmas gunu tatil yapsa da, diger egitim kurumlari filan ara tatil yapar. Christmas oncesinde, milletin cogu hediyelik esya alir. Oyle ki, hediye alayim diye, baska seye pek para harcamazlar, araba fiyatlari duser, restoranlar pek dolu olmaz vs. Christmas zamaninda, hediyelesmek bayagi yaygindir.
Bizim memlekette adamlarin Christmas indan cam agacini alip, Thanksgiving den de hindisini alip, tarihi de 31 araliga getirip yilbasi kutlamasi yapiliyor.
Sahsen, baskasindan odunc alinip uzerimizde igreti duran elbiseler giymek yerine, kendi milletimizin ruh dunyasinin inceliklerini barindiran onca guzel gelenege sahip cikip yasatmayi tercih ederim. Illa guzel birsey yasamak icin baskasini taklit etmek gerekmiyor, donup gecmisimize bakmak yeterli.
Bizim genlerimizde varmis haci, dedelerimiz var ya, hep guzel insanlarmis. Nur icinde yatsinlar.
Vesselam....

28 Aralık 2012 Cuma

Laboratuar Hatiralari - 4

Bir haftadan uzun suredir hucre buyutuyorum. Yeterince buyudukten sonra deneye baslayacagim, deney de gene 1 haftayi buluyor. Az once gelip baktim hucrelerime, bir de ne goreyim. Hucrelerin uzerini sis gibi birseyler kaplamis. Bakteriler mi acaba dedim, mikroskopla yakindan baktim, hakkaten bakteri. Kimil kimil hareket edip duruyorlar. Bir bu eksikti. Tas kemirin, gidin toprak yiyin, demir kemirin, turlu turlu kimyasallar var, onlarin icine dusun... Ne gelip benim hucrelere musallat oluyorsunuz. Mecburen attim hucreleri. Ugrastigim alet edavati da iyice temizlemem gerekti. Camasir suyu, alkol vs kokusuna da doymus olduk sabah sabah.

24 Aralık 2012 Pazartesi

Kimi Okumali...

Universite 1. sinifta iken, yagmurlu bir gunde dolasmaya ciktim. Fatih'te oturuyorum. Yururken, aklima Besiktas'ta oturan Akif abi geldi, liseden bizim bir ust donemimiz idi, Bogazicin'de okuyordu o zaman. Onu bir ziyaret edeyim dedim. Yagmurda yurumeyi sevdigimden Yuruye yuruye Besiktas'a kadar gittim. O kadar cok islanmisim ki, vardigimda sirilsiklamdim. Sagolsun Akif abi kuru kiyafetlerinden verdi. ( Hos, sanki kuru ve islak kiyafetleri var da, kurularindan seciyor gibi anlattim:) Neyse, oturup muhabbet ettik. Aksam da, Besiktas meydandaki kafeye cay icmeye ciktik. Oturup sohbet ederken, "kitap okurken ne yapiyorsun, seciyor musun?" diye sordu. Ne dedigimi pek hatirlamiyorum ama, bugun o sorusu aklima geldi.
Panait Istrati'nin 'Hayata ve Insanlara Dair' adindaki kitabini bitirdim. Daha once baska kitaplarini da okumuslugum vardi. Digerlerinin hepsi hikaye-ani tarzinda idi, bu kitapta daha ziyade dusuncelerinden bahsetmis. Akif abinin o sorusunun tam cevabini buldugumu dusundum bugun. Panait Istrati'nin ne kadar yazisi varsa, hepsini okumam lazim diye dusundum. Bunun nedenini aciklamak o kadar uzun olacak ki, ayik bir kafa ve o dusunceyi aciklayacak yurek dolgunlugu gerekiyor, o yuzden belki baska zaman...
 Ancak bir kac noktaya deginmeden edemeyeceim sicagi sicagina. Ilk olarak aklima gelen sey, nerdeyse suna eminim ki, Panait Istrati muslumanligi bilse, tam musluman olacak adammis. Ikinci aklima gelen, hani derler ya 'tarih tekerrurden ibarettir' diye. Burada kastedilen sadece klasik tarihi vakalar degil aslinda. Sosyolojik olaylar da, uygun mekan ve sartlarda tekerrur eder diye dusunuyorum. Kitapta gecen partizanlik gibi.
Gizli bir hazine bu Panait.
Vesselam...
Panait Istrati

Genç Bilim: "Gözünü Çevir De Bak!"

21 Aralık 2012 Cuma

Laboratuar Hatiralari - 3

Iki haftadir filan RNA cikarmaya calisiyorum hucreden. RNA dedigimiz sey, hucrenin cekirdeginde bulunan genlerden (DNA) bilgiyi uzerine kopyalayip o bilgiden protein urettiren molekul. Bu proteinler de hucrenin islerini goruyor. Kac sefer denediysem olmadi, bir sonuc alamadim. Once hucreleri ekip buyutuyorum, sonra onlari belli asamalardan gecirip 40 mikrolitre filan RNA elde etmeye calisiyorum. ( 1000 mikolitre=1 mililitre). Sonra elde ettigim o RNA yi, jele yerlestirip elektrik akimi altinda ilerletiyorum. Ultraviyole isigi altinda resmini cekip RNA var mi yok mu, varsa kalitesi nasil diye kontrol ediyorum. Biraz teknik isler...
Neyse, kac sefer denediysem istedigim goruntuyu elde edemedim. Bugun, benim jeli koydugum kapta belki RNAyi eriten baska maddeler olabilecegini farkettik. O kabi bir guzel yikayip bir de ozel malzeme ile temizledikten sonra tekrar benim RNA orneklerini koydum. Islemden gecirdikten sonra fotografini cektim. Olmasi gerektigi gibi, iki tane cok belli cizgi gorundu filmde. Hemen ciktisini aldim. Hocanin yanina vardim. "Bak bakalim haci, sizin ulkede buna RNA diyorlar degil mi?" demedim tabii :) "Is that RNA?" dedim, iki haftadir ugrastigimi bilen hoca gulerek bakti, "Yes, congratulations!" dedi. "Ne demek haci, estagfurullah." da diyemedim tabii:) "Thanks" deyip gectim masama...