26 Kasım 2012 Pazartesi

Kafa Kagidi - 3

Sanal yasamayin beyler, hanimlar. Baskalarinin duygularini yasamak zorunda degilsiniz, diziler tercuman olmamali duygulariniza. Sanki bir filmde, dizide anlatilanlarla tatmin ediyor insanlar duygu ihtiyaclarini. Yapmayin boyle. Illa herseyi gorselden yemeyin, televizyon ve bilgisayardan doyurmayin kendinizi.
Kitaplar var, kutuphaneler dolusu hazine bizleri bekliyor. Geyik, bazen belki gerek ama o

mru geyikle gecirmek de nedir yahu? Kahve milleti insani olmayi hemen herkes becerir, kafe koselerinde, nargile baslarinda omur curutmeyin. Ozellikle universitedeki arkadaslar icin bu sozlerim. Son zamanlarda da, o kadar cok albenili kafeler acildi ki...
Insanlarin "gazini aliyorlar". Soyle ki, mesela tarihe merakli oldugu iddiasindaki bir genci ele alalim. Bu merak ile gidip facebookta, resim altinda iki satirlik yazi paylasilan "tarih" ile alakali bir sayfaya uye olup, oradan gelen bilgiler ile kendini "doyuruyor" acligi ve meraki kalmamis oluyor. Madem merakin var, kovala pesinden, git Osmanlica ogren, arsivleri tara, sahaflari dolasip eski tarih kitaplari bul, ansiklopedileri karistir. Maalesef bu gibi bircok sekilde, insanlar sanaldan doyuruyor kendisini. Gidip gercegini yasamak varken, ki, sanaldan gelenlerin dogrulugundan da hemen hicbir zaman emin olamam, yaziktir beynimizi bu sekilde israf etmemiz. Bilgi kirliligi tam da bu iste. Bilgili oldugunu iddia etmek, ve isin aslinda ici kocaman kof olmak tam da bu.
Hemen her konuda fikir sahibi olup, yine ayni seklide hemen hicbir konuda bilgi sahibi olmamak sonucunu doguruyor bunlar. Internet alimliginiz klavye basindan ayrilinca biter. Kafada gereksiz bir bilgi coplugu ile dolasmanin ne geregi var ki? Bi zahmet koltuktan kalkip yasamaya baslayin.
Yoksa, bu sanal yasayan genclik, ilerde depresif, huysuz, hayattan geriye kocaman bir bosluk kalmis, yasadim zannettigi seylerin aslinda sanaldan ibaret oldugunu anlamis yaslilar haline donusecekler. Sanki sinemadan cikmis, o hayal aleminden uyanip karsisinda gercek bir dunya bulmus, basi agrimis ve huzuru kacmis sinema seyircileri gibi olacaklar.

Sanal seylerle doyurmayin kendinizi, gercek kitaptan okuyun. Tweet yerine gidip yuzyuze konusun insanlarla. Klavye basinda kazandim zannettiginiz zaferler ancak orada kalir. Bir de, cok konusmayin bilip bilmeden. Uzmani oldugunuz konu varsa, gerektigi yerde elbet konusun ama, bilmediginiz mevzularda, cok biliyormus gibi konusmayin lutfen.
Bu, "gazini alma" mevzuunda, birkac ornek daha geldi aklima. Bir ulke Turkiye'ye "yamuk" yapar mesela. Bu, insanimizi rahatsiz eder. Ama bunun uzerine bir film cekilir, filmde o "yamugu" yapana "haddi" bildirilir, ve insanimizin da "gazi alinmis" olur.
Karikatur krizlerini dusunelim. Bu durumda rahatsiz oluruz ve facebookta dolanan, o malum karikaturleri yapani asagilayici bir resim dolanir, onu paylasinca icimiz bir rahatlar, gorevimiz tamamdir artik, tam musluman olmusuzdur, o hakaret eden cevabini bulmustur klavyemizden. Tabii bu muslumanlar, nedense sabah namazlarina camiye gidemezler evden cikip. Biri cikip degerlerimize hakaret etse, "olumune" karsi cikar, ama sabah namazina kalkip gidemez. Sanal yasamak biraz da boyle birsey iste.
Bir facebook sayfasinda, birisi "hadi ecdadin torunlari, begen butonu coksun" der, bizim saf sanal genc de "cokertir" o butonu ve vazifesini tamamlamis olmanin huzurunu duyar. Bir tiklama ile tescillemis olur ecdadin torunu oldugunu, var mi daha alasi? Sokagindaki tarihi cesmenin duvari yazidan gorunmez olmustur, mahallesindeki metruk kulliye hergun biraz daha dokulmektedir ama o ecdadin torunu olmustur tek tikla. Hicbir kitap okumadan, kafasini hic calistirmadan, sanat, kultur, edebiyat vs hicbirinde ( kulaktan duyma kirintilar haric ) bir bilgi sahibi olmadan alim olmustur gencimiz.
Yazik yahu. Bu sozlerim basta kendime. Akip giden bir yasam ve hazineler var. Kisilip kalmayalim. Inanin beynin calismasi cok guzel birsey. Birakin facebook begenmelerini, sayfalarini. Birakin dizilerden duygu calmayi. Birakin kendi halleri neyse gorsun "star"lar. Birbirlerini mi yiyorlar, ne yapiyorlarsa yapsinlar. Sizin zamaniniz cok degerli. Cunku hicbir seklide onu geri koyamazsiniz. O degerli zamani, degersiz kimseler ve bilgiler, isler vs icin kullanmayin.
Kendi dilinizi kendiniz olusturun, birakin oradan buradan kaptiginiz replikleri kullanmayi. Kendi okudugunuz kitaptan konusun konusacak iseniz, filancanin cafcafli resimle paylastigi o cok ozlu sozle konusmayin. Gercek bilginin cagi geciyor beyler ve hanimlar. Gercek duygularin, gercek iliskilerin cagi geciyor. Gercek "yasamin" da cagi geciyor. Nasil ki, eski lezzetler yok ise artik meyve, sebze, yemeklerde, inanin gercek tadi da kaciyor yasamin. Laboraturda onca is beklerken oturup biraz dertleseyim dedim. Kacirmakta oldugumu farkedip kacirmak istemedigim seyleri sizin de kacirmanizi istemem.
Vesselam, saglicakla kalin.

18 Kasım 2012 Pazar

Laboratuar Hatiralari - 2

Gurbette zaman nasil gecer?
Sabah kalkarsin, kahvaltini yapip yola koyulursun. Vaktin yoksa kahvaltiya, arabada giderken gofret filan yersin veya Ralphs ten aldigin roll leri kemirirsin. Roll denilen sey, bizim pogaca gibi ama tabii ki pogacalarin lezzetini vermekten epey uzak, elbet buna da sukur:)
Yolda belki biraz radyo acarsin, ne zamandir secim haberleri vardi, youtube da dolanan kucuk kiz

aslinda bize de tercuman oldu, biktirmisti secim haberleri:) Simdilerde de, Obama hangi taktikle kazandi onun tartismalari var... Kimi zaman da, radyo yerine mp3 takip bizim turkulerden, sarkilardan dinleyerek gidersin ise.
Sabah laboratuara vardigin zaman, o gun ne islerin yapilacagini onceden planlamak lazim, cunku arada atladigin olunca isler hem yarim kaliyor, hem de isten cikman aksam yedi, sekiz, dokuzu bulabiliyor. Deneylerle ugrasirsin, cogunu yeni ogrendigin icin nasil yapilacagini tekrar tekrar okuyup anlamaya calisirsin ama gene de biryerlerde hata yaparsin, bazen birkac saatlik, bazen birkac gunluk isi batirip yeniden baslamak gerekebilir.

Oglen oldugunda yemek icin, ya yaninda getirdigin yemegi yersin, ya da hastanenin kafeteryasina gidip oradan karnini doyurursun. Yaninda getirmissen yemegini, oglen 12 - 1 arasi mutfagi pek kullanamazsin, cunku cekik gozlu arkadaslarin mikrodalgada isittigi yemeklerin kokusuna dayanamazsin, o yuzden ya oncesinde ya da sonrasinda kullanman gerekir laboratuar katinda olan mutfagi. Kafeteryada her ne kadar damak tadina uygun seyler bulmakta cok zorlansan da, en azindan helal ( vejeteryan ) corba, salata filan oldugu icin bir sekilde karnini doyurursun.
Namazlarini hastanenin chapel inde kilarsin. Allahtan, laboratuarlarin oldugu yerde lavabolar tek kisilik de, rahat abdest alabiliyorsun. Chapelde, muslumanlar namazini kiliyor, hristiyanlar duasini ediyor, museviler de ibadetlerini yapiyorlar. Chapelin girisinde, bazi ozel ibadet vakitleri de yazili, o vakitlerde sadece o ibadeti yapacaklar giriyor, onun disinda herzaman acik. Bazen onlarin ayin vakitleri oluyor, o zamanlar da biz kullanmiyoruz, onlari onceden bilip vaktini ona gore ayarlaman lazim, cunku yakinda cami yok. Zaten Los Angelesta uc-dort cami var, en yakini arabayla yarim saati buluyor hastaneden.. Cuma gunleri 1 ile 2 arasi cuma namazi kiliyoruz, o vakitte muslumanlardan baska giren olmuyor. Cumalari, burada arastirma yapan musluman arkadaslar var, onlar kildiriyor, hutbeyi de kendileri hazirlayip anlatiyorlar. Arkadaslar arastirmaci oldugu icin hutbelerde, alistigim tarzdan baska meseleler de geciyor, gecen haftalarda, bu sene tip alaninda Nobel odulu alan adamin calismasi gecmisti mesela:).
Ogleden sonra da gene ayni calisma temposu devam eder. Bazen kafami masaya koyup biraz gozumu dinlendiriyordum ama simdilerde onu da yapmaz oldum:)
Bazen toplantilar olur, bizim hastaneden veya disardan konusmacilar davet edilir. Ilgilendigin alan ise ve vaktin varsa onlara da katilabilirsin.
Aksam is cikisi, ozellikle oturdugumuz tepeye cikan yola varinca bir rahatlama olur, eve varmanin rahatligini yasarsiniz. Turk arkadaslarla birlikte kaliyoruz, bir tanesi cok iyi asci, eve erken geldiginde sagolsun cok guzel yemekler yapiyor. Aksamlar bazen oturup birlikte Leyla Mecnun izliyoruz, ozlem gideriyoruz:)
Hafta ici bayagi yogun gectigi icin ve aksam herkes yorgun argin dondugunden, disari cikip bir aktivite yapamiyoruz. Haftasonlarinda bazen aksam cikip gezdigimiz oluyor. Gecen haftasonu, once Suriyelilerin kafesinde oturduk 12 ye kadar, hemen herkes arapca konussa da, demlikle cayi icip, nargile kokusunu duyunca kendini bizim cay bahcelerinde oturmus gidi hissediyorsun. Oradan cikip birer kahve alip Malibu sahiline, Pasifik kiyisina gittik. O civarda isik kirliligi pek olmadigindan ve hava da acik oldugundan, yildizlari seyrettik, ayin okyanusa vuran isiltisi, dalgalarin sesi, bir arkadasin i phone undan cikan sanat musikisi makami ile, herkes dalip gitti... Gece 2 de donduk eve.
Bu haftasonu henuz bir yere cikamadik. Persembeye kadar, bir kongreye basvuru icin bitirilmesi gereken deneyler var, onlarla ugrasiyorum. Dun ( cumartesi ) aksam dokuzda ciktim laboratuardan, bugun ( pazar ) saat aksam dokuza geliyor ama hala deneyi bitiremedim ve beynim uyuyor, isler yolunda giderse bir yarim saate cikarim herhalde eve.
Bazen, beynim uyustugunda cenem dusuyor, vesselam :)