12 Ekim 2012 Cuma

Los Angeles Hatiralari - 2

Dun gece evin onunde oturdum biraz. Oturdugumuz muhit sessiz sakin bir yer, biraz da yuksekte kaliyor. Etraf tek katli bina oldugu icin onumuz acik, alabildigine gorebiliyorsunuz gokyuzunu. O sessizligin icinde sadece su siriltisinin sesi vardi, muhtemelen ilerde biryerdeki evin bahcesinin otomatik sulamasi acilmis, oradan gelip yolun kenarindan akan suyun sesi. Eger gurultu olsa etrafta, duyamazdiniz o hafif siriltiyi. Veya suyun aktigi yerde muhtemelen bir iki tas parcasi birazcik yolunu degistirmis olmali ki suyun, siriltinin sebebi de onlar olsa gerek. Bazen, ormana filan gitmek gerek diye dusunurdum kafa dinlemek icin, ama hic beklemedigim yerde, hemen evin onunde buldum o aradigimi, hem de bes on dakika yetti rahatlatmaya...
Los Angeles deyince, bu sekilde doga ile icice bir yer beklemiyordum acikcasi. Doga ile icice dedi isem, kocaman agaclarin oldugu ormanin icinde degil elbet ama nasil yapmislarsa bir sekilde muhafaza edebilmisler bu iliskiyi. Gecenlerde bisiklet ile, bizim evin yakinindan akan derenin yanindan iniyordum. Dereye betondan bir yatak yapmislar, oradan akiyor. Cok bir su yok ama gene de akmaya devam ediyor. Yanina da bisiklet yolu yapmislar ki, belki on kilometreden fazladir. O yolda giderken, okyanusa yakin yerde ordekler gordum derede. Bayagi bildigimiz iki ayakli, gagali ordekler:) Sadece onlar da degil, uzun gagali iki kus cesidi de vardi, isimlerini bilmiyorum ama, onlar da dolaniyordu derede. Bisiklet yolunun diger yaninda da, okyanusa yakin yerde bos araziler vardi, orada da iki tane tavsan gordum. Bildigimiz uzun kulakli, iki tane tavsan:) Hosuma gitti. Ne gerek var illa ki her yani bina ile tikis tikis doldurmaya? Biraz nefes alacak alan da biraksaniz bak ne guzel oluyor. Insana zevk veriyor boyle seyler, yorgunlugunu alip rahatlatiyor.

7 Ekim 2012 Pazar

Laboratuar Hatiralari - 1

Laboratuar...
Simdi calismakta oldugum yere ilk adimimi attigim zaman urkutucu gelmisti. Insani bilmedigi seyler korkutur ya biraz, oyle iste. Cesit cesit aletler, tupler, icinde turlu sivilarin ve tozlerin oldugu siseler, kutularin icinde mililitrelik tupler, pipetler, santrifuj aleti, hood, incubator, well, mikroskop, shaker, vortex... Baslangicta, nasil dokunacaginizi bile bilmeyince zor oluyor, misafir gibi hissediyorsunuz kendinizi. Benim gibi, doktorluk egitimi alirken, laboratuar ile pek temasi olmamis birisi icin, tmaamen yabanci bir ortama girmek, yeni bir dil ogrenmek gibiydi ilk zamanlar. Aslinda hala da oyle, ogrenmeye devam ediyorum ama o ilk zamanki urkme gecti en azindan.
Calismakta oldugum iki ayin sonunda anladigim kadari ile, bir deney yapip bilgi uretmek kolay bir is degil. Bir deney yapip sonucunu gormek, bir proteinin var olup olmadigini anlamak bile, deneyi planlama asamasindan itibaren bir haftayi bulabiliyor. Benim gibi acemi icin, bu sure genelde daha fazla oluyor, cunku deneyin bir yerinde hata yapiyorum ve ya en bastan, ya ortadan almak zorunda kaliyorum:) Bazen diyorum ki, artik hata yapmadigim herhangi bir nokta kaldi mi? Tabii her yaptigi hatada da birseylerin daha farkina variyor insan.
Deneyleri, protokol dedigimiz, deneyin her asamasini yazdigimiz tarife gore yapiyoruz. Defalarca tekrar ettikten sonra artik bakmaya luzum kalmayabiliyor ama ilk baslarda iyi takip etmek gerekiyor o protokolu. Deneyin uzunluguna gore degisse de, 10 asamali bir protokol de olabiliyor, 40 asamali bir protokol de. Deneyleri bastan iyi tasarlamak lazim. Arastirdiginiz konuya hakim olmaniz lazim. O konuda cikan makaleleri takip edip, arastirmalarin ne asamada oldugundan haberdar olmaniz gerek. Dogru sorulari sormak da cok onemli.Ve deneyi iyi planlayip, cikan sonuclari yine iyi analiz edip ondan sonraki sorulari da dogru sorup bu sekilde devam etmek gerek. Yoksa, benim de simdi icinde bulundugum duruma benzer sekilde, ilerlemeden yerinde saymak durumunda kalabilirsiniz.
Konudan konuya atliyorum. Eger ki degirmenin suyu nerden geliyor derseniz, Amerika'da oturmus bir sistem var. Elbet bu meselenin ehli ve konuyu cok iyi bilen kimseler vardir ama,  duydugum kadarini aktarayim. Burada belli basli uc ana kaynak var zannederim. NIH ( buranin bir nevi saglik bakanligi ), ilac sirketleri, vakiflar. Vakiflar dedigim kisim, bizdeki vakif mantigina benzer, zengin birileri "foundation" kuruyor. Bu "foundation"lar ellerindeki parayi bir yandan isletirken, diger yandan da "grant" dedikleri, arastirma icin ayrilan parayi bilimle ugrasanlara veriyorlar. Bu "grant" meselesi sadece vakiflara has degil, NIH ve ilac sirketleri de, arastirma icin ayrilan kaynaklarini grant seklinde veriyorlar. Grant dedikleri kaynagi alabilmek icin, iyi bir proje sunmaniz gerekiyor. Yapacaginiz deneyin asamalarini, elinizde ne bilgi bulundunugu ve neyi bulmayi amacladiginizi sayfalar dolusu yaziyorsunuz. Sonra bu basvurunuzu onlarin komitesi degerlendiriyor, eger uygun bulursa kabul ediyor. Tabii bu surec oyle hemen oluveren birsey degil. Basvuru icin hazirlanmak, belki ufak deneyler yapmak gerekiyor on bilgi icin, haftalar veya aylar alabiliyor bu kisim. Sonra o basvuruyu degerlendiren komitenin inceleyip cevap vermesi de alti ayi veya bir seneyi bulabiliyormus. Yani surekli bir yandan isinize devam ederken, bir yandan da bir iki sene sonrasinin hesabini yapip projeler hazirlamaniz gerekiyor ki devamlilik olabilsin.
Ise yeni baslayan biri icin fazla konustum herhalde. Ne bileyim, bu anlattiklarim benim icin iki ay oncesine kadar hic bilinmedik seylerdi, paylasmak istedim.
Not: Bloga baktigimda pespese LA hatiralari ve Lab hatialari diye basliklar var, Lab dan kastettigim herhalde anlasilacagi uzere Laboratuar dir. LA hatiralari derken anlattigim seyler Los Angeles hatiralaridir. LA kisaltmasi burada kullanilan bir sey, Los Angeles demek yerine LA deniyor, Turkce okunusuyla "el ey". Vesselam...

5 Ekim 2012 Cuma

Los Angeles Hatiralari - 1

Kiralar bayagi pahali Los Angeles'ta. Iklim guzel oldugu icin olsa gerek, bir de buyuk sehir olunca, uzerine bir de sehrin kendi albenisi ve turistik yonu de eklenince Amerika'nin diger sehirlerine gore kiralar yuksek oluyor. Bugun ev bakiyordum, hastaneye hemen 1 blok otede ev buldum. Iki oda, 2000 dolar imis. Evi gosteren kadin, ne is yaptigimi sordu. "Doktorum" deyinde ikinci sorusu "What kind of doctor are you?" oldu. Genelde Turkiye'de klasiktir bu ikinci soru. Doktorum dedigin zaman mutlaka bir seyin doktoru olmalisin sanki. Hatta sirf bu yuzden uzmanlik yaptigini soyleyen bir doktor vardi. Anlattigina gore, pratisyen doktor iken, bu soru ile cok karsilasinca dusunmus ki, simdi ilerde benim cocugum oldugu zaman baban ne is yapiyor diye soracaklar, babasinin doktor oldugunu soyleyince de ne doktoru oldugunu soracaklar, benim cocugum da cevap veremeyecek, o yuzden uzmanlik yapmak istedim demisti. Burada da karsilastik:) Iyi bari, ben de bir uzmanlik yapayim...
Bugun aksam isten cikarken, gokyuzunu seyrettim biraz. Burada gokyuzu cok muhtesem. Hele gunes batarken manzarasina doyum olmuyor. O vakit olusan renklerle sanki ziyafet cekiyor gozleriniz. Bir de, sehir, binalara bogulu olmadigi icin alabildigine seyredebiliyorsunuz gokyuzunu. Fotograf makinesi olursa buraya da fotograflarini cekip koymayi dusunuyorum.