20 Ocak 2014 Pazartesi

Elveda Los Angeles

9 Ocak 2014
Turkiye'ye donus yolu gorundu...
Ilk zamanlarda, su kadar gun olmus, su kadar ay olmus diye aklima gelirken bazen, bir muddet sonra insan dusunmuyor bile ne kadar oldugunu.Yerimi kaniksama surem gittikce dusuyor. Bilmiyorum, yasimizin ilerlediginden midir, yoksa artik yeni yer gormeye alismaktan midir...
Geri donup baktigimda, en cok neyini ozlerim diye dusunuyorum burasinin...
Insanlari bir kenara koyarsak, muhtemelen en cok gokyuzunu ozleyecegim. Berrak masmavi gokyuzunu, Pasifik uzerine uzanip giden bulutlari, gunbatiminin renkten renge girip gokkusagindan bile guzel ortaya koydugu renkleriyle kizilin her tonunu, geceleri basimi kaldirdigimda sozsuzluktan gozkirpan yildizlarini...
Kisin her taraftan dondurucu soguk haberleri gelirken, ogle uzeri bahar havasinda dolasmanin keyfini de ozlerim... Ama, kisi da ozledim. Elazig'da iliklerime kadar dondugum zamanlari, cesmeden su almaya gittigimizde donan sulari ozledim. Gece nobette iken, gelen bir anons ile firladigimizda, aldigim nefesle birlikte diyaframimi felc eden o sogugu da izledim. Dort mevsimi olan bir yerde yasamak guzel velhasil...
Bisikletle gezmeleri belki ozlerim ama, bu siralar hava biraz serin oldugundan, aldigim ruzgar basagrisi veriyor. O yuzden simdilik ozlemem.
Barnes&Nobles'i... Icinde istediginiz kadar kalabildiginiz, hatta ust katindaki kafeye cayi kahveyi ve kitaplari alip oturabildiginiz bir mekan... Kimse size git demez, git diyor gibi bakmaz siz gidene kadar. Hayallerimdeki kitapci modeli :)
Pasifik kiyisinda gezindigim geceleri ozlerim herhalde. Insanin onunde ucsuz bucaksiz okyanus olunca, yildizlarin altinda daldigi dusunce ve hayaller de o kadar bir ucu bucagi olmayan seyler oluyor.
Dusununce cok daha fazla seyler cikiyor, sayfalar dolusu olacak ama, en iyisi uzatmamak...
18 Ocak: Hastanedekiler ile vedalastim. Buradan, en cok ozleyeceklerim arasina, cumalar gelecek. Her seferinde hutbelerde cok guzel konulara deginen arkadaslarimiz, namaz sonrasinda yemege gidip ettigimiz muhabbetler... Persembe aksamindan bu yana, 3. veda yemegine gittim :) Daha cok mu donus yapsam Turkiye'ye diye dusunmuyor degilim hani.
20 Ocak: Dun gunduz hastaneden arkadaslar ile gorustuk, aksam da Turk arkadaslar ile. Son vedalari da yapmis olduk boylece. Hala yolculuk moduna giremedim, esyalar toparlanmadi henuz :)
Bu da, bu seruvenin sonu. Yenilerinde bulusmak uzere, vesselam...

11 Ocak 2014 Cumartesi

Zaman

Cuma gunu, hastanenin chapel'inde kiliyoruz namazlari. Her cuma degisikli olarak biri imamlik yapiyor, hutbeyi okuyor. Zaten hepi topu on kisi kadariz. Ama hutbeler cok guzel oluyor. Imamlik yapacak olan arkadas, uygun gordugu bir konuyu secip onun uzerine hazirliyor konusmasini. Imamlik yapan arkadaslar da ya doktor, ya bilimle ugrasan kimseler oldugu icin ilginc konulara da deginiliyor.
Bu haftaki hutbenin konusu zaman idi. Hutbeyi veren arkadas, zaman insan arasindaki iliskinin tarifini yaparken, insanin embriyolojik gelisiminden ornek verdi. Bu gelisim evresinde her organin olusmasinin, her sistemin gelismesinin belli bir zamani ve sirasi var. Muhtesem bir duzen icinde. Eger bir tanesi vaktinde olmaz ise, o zaman duzenin islemesi bozuluyor. Yani belirli bir gelisim, belirli bir zaman dilimi icerisinde tayin edilmis.
Hayatimiz da bu sekilde diye devam etti arkadas. Zamanin, yaradan tarafindan mukemmel bir sekile dilimlere ayrildigindan, mevsimler, gece ve gunduzden bahsetti. Sabah namazi, sadece belli bir zaman diliminde ifa edilecek bir vazifedir dedi. Cok daha guzel bir sekilde hutbesine devam etti, benim de icimde bir cok duygu ve dusunce uyandirdi.  
Akis her daim devam ediyor. O akis icerisinde biraktigimiz iz, o ana mahsus olacak. Bugunun sayfasi aksam olunca kapanacak bir daha acilmamak uzere, o yuzden bugun nasil doldurdugumuz onemli bu sayfayi.Yapilmasi gerekenleri bir noktaya toplayamayiz. Yapilmasi gerekli olani yapmak gibi, zamanina yerlestirmek de onemli. Sadece ibadet vs icin degil, hayatimizi duzenlemek icin...
Vesselam...

2 Ocak 2014 Perşembe

Yeni Yil

Yeni yil...
Birkac gun once, yabanci bir haber sitesinde, Beyazit Meydanindaki bir protestonun haberi vardi. AGD'li arkadaslar, noel kutlamalarini protesto etmis. Isin ilginc yani, o haberin altina da baska bir arkadasimiz, tek cumlelik Ingilizce bir ozur mesaji kondurmus, altina da Turkce devam ederek diyor ki, 'benim ingilizcem bu kadar, birileri aciklasin, Turkiye'deki herkes bu yobazlar gibi degil'. Bayagi guldum
Yani, arkadas, adamlar kulturune sahip cikmaya calisinca yobaz mi olmus oluyor? Yarin birgun, herkes burger yiyip, ayni Hollywood filmlerinden konusup ayni yabanci popculara hayran olunca cok mu ileri gitmis olacaksin? Ileri gitme kismini bir kenara birak, tum dunyanin gelenekleri gorenekleri ayni olursa, ayni kultur hakim olursa cok mu guzel olacak? Bana cok bogucu geliyor acikcasi. O yuzden, yasayan kulture, gelenege sahip cikmak, yobazlik degil tersine gipta edilecek bir davranistir bence.
Noel'i kutlayip kutlamamaya gelince.
Dini konuda bir gorus bildirecek konumda degilim, ama musluman olarak, baska inanclari taklit etmeme konusunda peygamberimizin (sav) hassasiyeti vardir. Muharrem ayinin onundaki orucu, ayni gun oruc tutan yahudilere benzememek icin bir gun oncesinde veya sonrasina uzatmak gibi hassasiyetleri vardir.
Ondan pay cikararak, sahsen baska bir dinin bayramini kutlamam, benim guzel guzel iki tane bayramim, ramazanim var zaten.
Noel'de hindi kesip cam agaci dikmek meselesine gelince.
Hindi yemek, Amerika'da Thanksgiving denilip Turkce'mize Sukran gunu adiyla cevrilen, Kasim ayinin sonunda kulturel bir kutlamadir, dini bir kaynagi bildigim kadari ile yoktur.
Cam agaci, Christmas denilen dini bayramda dikilir. Bildigim kadari ile, Hz Isa'nin (as) dunyaya geri donusunun bir cam agaci yakinina olacagi rivayetinden kaynaklanir. Onun tarihi de, 25 Aralik idi, yani gectigimiz hafta.
Biraz karisik oldu simdi... Onu da kutlayanlar dusunsun
Yilbasi kutlamasini bir kenara birakirsak, yilbasi aslinda insanlarin planlarini gozden gecirmeleri icin iyi bir firsat.
Gecen haftalarda, isyerinden senelik degerlendirme formunu doldurdum. Gecen sene doldururken, somut hedefler yazmistim, unutup gitmisim onlari. Ne kadarini basarip basarmadigimi gordum gozden gecirirken... Belki de hedeflerimizi yenileyip aldigimiz yolu gormek icin iyi zamanlardir bu yilbaslari.
Gecen sene, bir urolog ile konusuyordum. Onbes-yirmi senelik doktor. Prostat kanseri uzerine uzman, robotik cerrahi ciktigindan beri onu kullaniyor, bir yandan da laboratuari var arastirma yapilan, alaninda da bayagi iyi bir yerde yani. Konu nerden geldi hatirlamiyorum ama, "onumuzdeki yirmi yili planlamam lazim" diye konustu. Sasirdim, adam zaten yasini almis, belki kirkini gecmis, ve zaten mesleginde cok iyi bir yerde. Ona ragmen, yirmi yili planlamaktan bahsediyor. Hedeflere ulasmak icin, gercekten iyi seyler basarmak icin boyle bir vizyon ve ufuk olmasi lazim insanda. Bir senelik, bes senelik, on senelik, yirmi senelik uygulanabilir hayalleri olmali ki insanin, ona gore yolunu cizebilsin.
Biz muslumanlarda maalesef pek olmayan birsey bu.
"Dunya hirsi olmasin, dunya icin o kadar cok cabalamaya gerek yok" diye dusunuyoruz ama, bu durum oyle birsey degil. Ufkunu acik tutmak bunun adi...
Ne diyorduk, insanin planlarini ve hedeflerini gozden gecirmesi icin guzel zamanlar...
Neyse, lafi uzattikca uzattim.
Hayirli seneler ve bereketli omurler dilerim
Vesselam...