31 Mart 2015 Salı

Sınırboyunda Doktorluk

Bir seneden uzun süredir doğuda doktorluk yapıyorum. Küçük bir ilçe hastanesinde. Sınırda.
Mülteciler geliyor bazen. Acil nöbeti tuttuğumuz zaman, adli muayeneye getiriyorlar askerler. İran sınırından yakalanıyorlar genelde. Çoğunlukla Afgan, Orta asyalı, Pakistanlı oluyorlar. birkaç kişi oldukları gibi otuz kırk kişi de olabiliyorlar. Hastanede adli muayene yaparken, bir yandan da eğer hasta varsa içlerinde, elimizdeki ilaçlardan veriyoruz. Hele kışın, soğukta hasta olan çok oluyor.
Bazen ceset bulunuyor. Aras nehrinin kollarında suda kalmış, yahut açık alanda oluyorlar. Kimlik filan da çıkmıyor üzerlerinden, memleketlerinden uzakta, bir umut yolunda ölenler oluyor.
Değişik rivayetler de duyduğumuz oluyor. Ermenistan'dan bir inek, Aras'ı geçip gelmiş. Bizim bir köylü sahiplenmiş ineği, bir sene beslemiş. Sonrasında inek nehirden geri karşı tarafa geçmiş. Bizim köylü ineğim Ermenistan'a geçti diye kaymakama başvurmuş. Yazışmalar filan yapılmış karşı tarafla, anlamışlar ki, inek zaten onların. Rivayetin devamında, ineğin nehrin sığ yerine bırakıldığı, hangi tarafa geçerse orada kalacağı kararlaştırıldığı şeklinde. İnek de gerisin geri asıl sahibine dönmüş.
Sınırdayız ama, İran'la olan sınırkapısı Doğubeyazıt'ta, burada yok. Ermenistan ile sınır kapıları kapalı. Sadece Nahcivan kalıyor geriye. Orada da gezilip görülecek pek biryer olmadığını söylüyor gidenler.
Bir de Ermenistan'ın nükleer santrali var sınırın hemen öte yanında. 30 yıllık kullanım ömrü bu senelerde dolan hatta bildiğim kadarıyla geçen bir santral. Umarım kapatırlar da, bir daha hemen burnumuzun dibinde açmazlar.

Hiç yorum yok: