6 Mart 2012 Salı

"İNTERN" LÜK 8

Son sınıfın sondan bir önceki stajı göğüs hastalıkları idi. Sabahları vakaya gidiyor, ardından servise ya da polikliniğe gidiyorduk. Göğüs hastalıları, nasıl ki cerrahi bilimler içinde KBB küçük cerrahi diye sınıflandırılır ise, dahiliyenin içinde küçük dahiliye diye sınıflandırılabilir. Yani hem dahili bilimdir, hem de dahiliye gibi geniş değil, daha spesifik alanda çalışır.
Hoca bakımından şanslı bir bölüm, gayet iyi hocalar bulunmakta. Orhan hoca bunların başında geliyor. Aynı zamanda Toraks Derneğininde başkanı bildiğim kadarı ile. Babacan bir tavrı var, uzun boyu ve dinçliği ile karizmasını da muhafaza etmekte. Beşinci sınıftaki stajımızda Zeki hoca da vardı ama Has Partinin İstanbul'dan milletvekili adayı olması nedeniyle görevden bir müddet uzaklaşmıştı. Beşinci sınıfta iken, Orhan hoca ders anlatıyordu, kapı açıldı, Zeki hoca kafasını uzattı oradan. "Çocuklar, bu hocanın anlattıklarına inanmayın, ben az sonra size doğrusunu anlatacağım" deyip kapıyı kapattı:) Muzip bir hocaydı anlayacağınız, derslerimiz ve pratik uygulamalarımız hep zevkli geçmiştir.
Servis çalışmalarında yaptığımız pek birşey yoktu. Asistanların çalışmalarına yardımcı oluyorduk, bazen yeni hasta yattığı zaman onun anamnezini alıyor, bazen kan gazı ölçümü için aşağıdaki laboratuara inip çıkıyorduk. Stajın başında, kendi aramızda iş paylaşımı yapalım dedik. Böylece haftada bir iki gün, derslerden arta kalan vakitleri kendimize ayırıp ders çalışmayı planlıyorduk. Esen Kıyan adında bir hocamız var. Kanaatimce iyi bir hocadır, fakat ismi öğrenciler arasında bazen ürküntü yapabiliyor. Aslında bunun nedeni de, yine kendi kaytarmamızdan da, neyse:) İşte yine böyle bir iş paylaşımı yaptığımız sırada, ben kütüphaneye gidip ders çalışıyordum. Bir ara göğüs binasının oradaki kantine çay içmeye çıktım. Servisteki arkadaşlar telefonla aradı, Esen hoca gelmiş, bizleri sormuş, odasında bekliyormuş. Koşa koşa gittim odasına, kantine çıktığımı söyledim, kızmadı, oradan servise çıktım. Peşimden gelen arkadaş da aynısını, ondan sonra gelen de aynısını söylemiş, tabii arada üçer beşer dakka var. En son bir arkadaş kaldı, aradan da artık onbeş yirmi dakika geçti, belki yarım saat... Hepimiz merak ediyoruz hoca bu arkadaşa ne yapacak diye. Sonunda arkadaş hocanın odasından çıkıp servise geldi. Ne yaptın diye sorduk. Dekanın yanındaydım demiş:) Arkadaş yıllık komitesinde idi, ondan dolayı bazen toplantıları oluyordu, herhalde oradan aklına gelmiştir bahanesi.
İnsanın nefes alıp vermesi zorlaştığı zaman, çok stresli oluyor. O yüzden, göğüs hastalıklarında yatan hastaları da öyle görüyordum. Genelde KOAH hastaları yatıyordu. Astım hastası, akciğer kanseri olmuş hastalar da vardı.

Poliklinik, belki de 6. sınıftaki en zevk aldığım yer oldu. Çünkü, orada hoca bize ayrı bir oda veriyor, hastaları siz görüyor, hocaya anlatıyor, sonra da hocanın tavsiyesi doğrultusunda gerekli tetkik tedavileri yapıyorduk. Mesleki olarak beceri kazanmak, hasta ile doktor olarak ilişki kurmak gerçekten güzel ve tatmin edici idi. Hastalarla konuşuyor, muayene ediyor, gerekirse tavsiyelerde bulunuyorduk. Ama çok uzun sürmedi tabii bu, keşke diğer stajların hepsinde de bu imkan verilebilse.
Velhasıl, son sınıfın en verimli geçen stajlarından bir oldu göğüs. Dahili bir branş düşünen ve aynı zamanda biraz da spesifik çalışmak isteyen kimseler için oldukça ideal bir yer.

Hiç yorum yok: