5 Mart 2012 Pazartesi

"İNTERN" LÜK 7

Psikiyatri de 1 ay geçirdik. İlk gün kuralar çekildi, Alp hocanın internü olarak servis çıktı kurama. Her sabah hoca gelmeden servise çıkıyor, hocanın hastaları ile görüşüyorduk. Hoca vizitte bazen hastaların durumunu bize soruyordu. İlk başlarda epey tedirginlik vardı, bir psikiyatri hastası ile nasıl iletişim kurulacağını bilmiyordum. Düzenli takip edeceğim bir hasta vardı, ağır depresyon vakası. Sabahları gittiğimde yatakta oluyor, konuşmak istemiyordu. Duygusal olarak pek tepki vermiyor, çok donuk bir ruh hali vardı. Biraz konuşmak istediğimde, nazikçe canının hiç konuşmak istemediğini söylüyor, ben de mecburen daha başka birşey soramıyordum. Dosyasını okurken emekli sınıf öğretmeni olduğunu öğrendim. Kendi sınıf öğretmenlerim geldi aklıma ilkokuldaki. Çok severdim öğretmenlerimi, sağolsunlar üzerimde çok büyük ilgi ve emekleri vardır, hala hayırla yad ederim. Sınıf öğretmeni olması hasebiyle daha ilgi duymaya başladım. Ertesi gün yine konuşmak istediğimde gene konuşacak vaziyette olmadığını söyledi. Emekli sınıf öğretmeni olduğunu öğrendiğimi söyledim, kendi öğretmenlerime olan sevgimden bahsettim, konuşmak istediği zaman konuşabileceğimi söyledim. O gün birşey konuşmadı fakat gözlerinin canlandığını gördüm öğretmenlikten ve öğrencilerden bahsederken... Ertesi gün ve ilerleyen günlerde konuşmaya başladı. Halini kısa kısa anlatıyordu. Hoca, hastayı bahçede gezdirmemi söyledi. Bahçe dediğim, Çapanın hastanesinin bahçesi, binalar dışında kalan alanı. Hergün gelip geçerken hissettiğim o telaşlı ortam, görülen koşuşturmaca, stresli hava, hasta için belki de kurtulduğu kapalı alandan sonra mesire yeri gibiydi. Biraz dolaştık, dermatolojinin önündeki hastaneyi yukardan gören güzel bir yer var, oturacak banklar da vardır orada. Pek kimse bilmediği için kalabalığı da yoktur, oraya çıkıp oturduk, sohbet ettik. Dertlerini anlattıkça anlattı, oturup dinledim. Anladığım kadarı ile şimdiki sıkıntısının çoğu yalnızlıktan kaynaklanıyor, kafeste hayvan tutmayı uygun görmediğim halde, evcil hayvan almasını tavsiye ettim. Bir de çiçek filan dikerse onlarla meşgul olabileceğini söyledim. Psikiyatride yeri var mıdır yok mudur bilmem ama aklıma yalnızlığını giderecek başka birşey gelmedi. Bizim stajın bittiği günlerde o Hocahanım da taburcu oluyordu.
Psikiyatride daha başka hastalar da vardı, geçirdiği kaza sonucu kişilik değişikliğine uğramış biri, alkol bağımlısı, kullandığı zayıflama ilaçları sonrasında psikotik rahatsızlığa yakalanan... Herbiri ayrı bir dünya. Bir hasta vardı, neden yattığını tam hatırlayamadım şimdi, hoca o hasta ile konuşurken laf arasında hastanın esrar içtiği geçmişti. Şaşırmıştık, genç bir evhanımı idi hasta. Nerde içtiğini sorunca hoca, komşu hanımlarla misafirlikte birlikte içtiklerini söylemişti. Hoca, sizin orada esrar mı ikram ediyorlar misafirlikte diye takılmıştı.
Genel olarak psikiyatriyi sevdim. Ama şurası bence muhakkak ki, diğer hiçbir bölümde olmadığı kadar hocadan hocaya farkediyor. Yani ters bir hocanın altında psikiyatri asistanlığı yapmak tam bir eziyet olabilir.
Her ne ise, psikiyatriden kalan hatıralardan bi tanesi de sabahları vaka toplantısından sonra, hoca vizitinden önce kantine çıkıp arkadaşlarla yaptığımız simit çay keyfiydi. Bahar, yaza dönerken sabahları da bir başka güzel oluyordu hani...

Hiç yorum yok: