1 Ocak 2012 Pazar

"İNTERN" LÜK 4

İnternlüğün 5. ayında Halk Sağlığı ve Dahiliye Acil stajları vardı. Halk sağlığı için Silivri'deki sağlık ocaklarına gittik, çok kısa bir eğitim oldu.
Acil Dahiliye stajında 2 hafta nöbet tuttuk. Çapanın acil servisi o zaman tadilatta olduğundan sadece acil poliklinik kısmı açıktı. Aralık ayının ve aynı zamanda yılın en soğuk günleri idi o zamanlar. Hele bir gün tam bir fırtına vardı. Bir sabah evden çıktım, Kocamustafapaşa'dan Çapaya vasıta olmadığı için yürüyerek gidiyordum. Yolun yarısına gelene kadar tam anlamıyla sırılsıklam olup donmuştum. Bir taraftan şiddetli rüzgar ve soğuk, diğer yandan yağmur... Ayakkabılarımın içine kadar ıslandım, hatta montumun içine kadar da ıslanmıştım. O şekilde çalışamam diye geri döndüm. Eve gidip baştan aşağı değiştim üzerimi, ayakkabıları da değiştim. Yürüyerek gidemeyeceğimi anlamıştım, oradaki bir taksiye el ettim. Taksici çapa, yani kısa mesafe olduğunu öğrenince götürmedi, trafik var o yönde dedi. Kızdım, başka taksiye el etmeden yola koyuldum yeniden. Yine yolu yarıladım, yine sırılsıklam oldum. Hastaneye kadar da suyum çıktı. Acilden sorumlu profesör her sabah yoklama alıyordu, tabii yoklamaya yetişememiştim. Odasına gittim. Kapıyı çalıp içeri girdim. Beni görünce geç gelen intern olduğumu anladı. Gülerek, "iki nöbet" dedi. Bunun anlamı sana iki nöbet ceza yazdım demekti. Birşey demeden çıktım, ya da sadece tamam dedim. Bir kimseye kızdığım zaman, özellikle birisi bana çok ağır bir harekette bulunduğunda kendi kendime, "Ahmet, sakın bu adam gibi olma" derim. Çok kızmışsam, afedersiniz, "Sakın aptal olma" filan gibi şeyler de eklerim. Bu hoca da kendisi gibi olmak istemediğim kimselerin ilk sıralarına yerleşti. Kışın o soğuk gününde, kuru yerim kalmamış, karşısında dururken gülerek " iki nöbet" demesi ne demek? Hiç unutamadığım bir gün olarak kaldı o gün...
Dahiliye acilde, hasta yoğunluğu çoktu. Elli metrekare civarında bir alanda, 10 yatak vardı. Bazen olurdu ki, bu yatakların hepsi dolmuş, bir de üç dört sandalye dolmuş, bunun üzerine en az birer hasta yakınını ekleyin, dört asistan, iki üç intern, iki üç hemşireyi de ekleyin. Hastanın yanına ulaşmakta zorluk çektiğimiz zaman çok olmuştur.
Son üç nöbetim kalmıştı. Bunlardan ilkinde ve ikincisinde ya hasta vefat etmişti, ya da durumu çok ağırlaşıp yoğun bakıma kaldırmıştık. Böyle olaylar moral bozukluğu oluyor bizlere. Son nöbette inşallah bu sefer çok kötü birşey olmaz diyordum. Geceye kadar sakin geçti. Tam güzel gidiyor derken 40 yaşlarında, kanser hastası bir kadın getirdiler. Bir kaç saat yattıktan sonra durumu ağırlaştı. Genç bir kızı vardı, ayaklarını yere vurarak, ağlayarak dışarı gittiğini hatırlıyorum. Hastayı resütasyon kısmına aldık. Tansiyonu gittikçe düşüyor, kalp yetmezliğine giriyordu. tansiyonu yükseltmek için serum üzerine serum verdik ama bir türlü düzelmedi. Normalde bir kadının damarındaki sıvı miktarı 4-5 litre olur. Kadına 7 litre serum takıldığı halde bir türlü yükselmedi tansiyonu. Sonunda verdiğimiz o kadar serumdan sonra solunum sıkıntısı ortaya çıktı. Kendi solunumu yetersiz olunca entübe etmek, yani uyutup boğazına tüp takıp solunum cihazına bağlamak gerekti. O kadının uyutulmadan önceki bakışı hala gözlerimin önünde. Durumunun çok ağır olduğunu ve uyuttuktan sonra bir daha uyanamayacağını az çok tahmin ediyordum. Genç iki göz, buğulanmış, biraz yaş akmış, yorgun bakışlar... Kocası yanında olmak istediği halde alamadık yanına. Muhtemel ki dünyaya son bakışları idi onlar. Sonradan yoğun bakıma naklettik, hiç umudumuz yoktu yaşayabileceğinden, ne oldu bilmiyorum sonrasını...
Bir seferinde, akşamın çok yoğun bir vaktinde arkadaşlar ziyarete gelmişler beni. Görünce yanlarına gittim. Yarım dakka bize baktığın halde görmedin dediler, hiç farkında olmamışım yorgunluktan:)
Bildiğim kadarı ile, Amerika'da acile çok ağır bir durum olmadıkça gitmezler, çünkü epey bir masraflıdır, yanlış hatırlamıyorsam en azından yüzelli dolar masraf çıkar diye duymuştum biryerden. Bizim acillere ise, gerçek acil vakaların yanında, muhtemelen onlardan da fazla acil olmayan hastalar geliyor. Hele bir de kış oldu mu, grip nezle olan geliyor. Bu da haliyle iş yükünü hayli artırıyor maalesef. vesselam...

Hiç yorum yok: