Savaşlar,
ülkelerin insan kaynaklarını, yılların üretimi ile sağlanan ekonomik
zenginliklerini ve kültürel birikimlerini yok eden yapay afetlerdir.
4000
yıllık yazılı tarih boyunca savaşsız geçen süre 100 yıldan daha azdır. Nedeni ne
olursa olsun bir savaşta askerleri yönlendiren temel duygu, yaşama içgüdüsü ve
ölmemek için öldürme zorunluluğudur. Bu nedenle toplu yaralanmalar ve ölümler,
savaşların kaçınılmaz bir sonucudur. Hekimlik mesleği, insan hayatını koruma,
kurtarma ve tedavi etme sanatıdır. Savaş gibi böylesine zıt bir duygu, düşünce
ve olaylar dizisinin, modern tıbbın gelişimine bu kadar büyük katkısının
olabileceğini görmek gerçekten şaşırtıcıdır.
İlk düzenli
sıhhiye birlikleri
Savaşların
tıbba ilk katkısı, toplu yaralanmalarda kademeli sağlık hizmetinin öneminin
anlaşılmasıdır.
Napoléon’un
ordusunda, ilk kez düzenli sıhhiye birlikleri ve atlı arabalarla taşınan seyyar
hastaneler oluşturulmuştur. Ordunun başcerrahı Dominique Jean Larrey (1766-1842)
seyyar cerrahi ekipleri cephe hattına kadar yaklaştırarak ve öncelikle en ağır
yaralıların taşınmasını sağlayarak, modern ambulans sistemine ve sahada ilk
yardım kavramına öncülük etmiştir.
Kırım Savaşı –
İstanbul – Florence Nightingale:
Ondan
50 yıl sonra Kırım Savaşı’nda, ilk tedavileri yapılmış yaralı İngiliz askerleri
hastane gemileri ile İstanbul’a taşınmış ve burada İtalyan hastabakıcı Florence
Nightingale’in öncülük ettiği ve kısa sürede bütün dünyaya yayılan modern
hemşirelik bakımı ile tanışmışlardır.
Atlı
ambulanslar ve küçük sahra hastanelerinden:
Şehir-Kasaba-Köy sağlık
teşkilatına
19.
yüzyılın ikinci yarısında meydana gelen Amerikan İç Savaşı’nda, Almanya-Fransa
ve Osmanlı-Rus savaşlarında yaralıların tahliyesi için atlı ambulans birlikleri,
ilk yardım için küçük sahra hastaneleri kurulmuştur.
Bu
hastaneler, tümenlerin, kolorduların, orduların olduğu ve cephe gerisindeki
kentlerde kurulu, kapasitesi ve kadrosu daha büyük genel hastanelere
bağlanmıştır. Bu sistem sonraki yıllarda köy, kasaba, şehir ve büyük şehir
sağlık teşkilatlarının kuruluşuna öncülük edecektir.
Hızlı tahliye
için motorlu taşıtların ambulans olarak kullanımı:
I.
Dünya Savaşı’nda hızlı tahliye için motorlu ambulanslar devreye girmiştir.
Bununla birlikte, kanama kontrolü uygulanan küçük cerrahi üniteler mümkün olduğu
ölçüde ön hatlardaki siperlerin içine yerleştirilmiştir.
Sağlık alanında
tren gemi ve uçak helikopter kullanımı:
Ambulans
uçaklar, içinde ameliyat yapılabilen hastane trenler ve gemiler ilk kez II.
Dünya Savaşı’nda kullanılmıştır.
Kore
Savaşı’nda (1950–1953) ilk defa yaralılar ambulans helikopterler ile seyyar
hastanelere ulaştırılmış ve karın yaralanmalarından ölüm oranı %8,8’e düşmüştür.
Vietnam Savaşı’ndaysa (1962–1974) helikopterlerin kullanılmasının yanı sıra
sahada ilk yardım ve seyyar hastane konularındaki güncel gelişmeler de
uygulanmış, ölüm oranı % 4,5’lara indirilmiştir.
Acil cerrahi
tedavilerde tutum belirleme ve zamanlama:
Irak
ve Afganistan savaşlarının tıp ve cerrahiye getirdiği en son kazanç ise acil
cerrahi tedavilerde tutum belirleme ve zamanlamadır.
Son
50 yılın savaş istatistiklerine bakıldığında ölümlerin % 80’den fazlasının
yaralanma yerinde, ilk yarım saat içinde meydana geldiği görülür. Güncel
tedavide yeni yaklaşım, hayat kurtarıcı acil cerrahi girişimlerin (hasar
kontrol, kanama kontrol cerrahisi) olabildiğince kısa süre içinde ve alanda
yapılmasıdır. Bu amaçla, içlerinde bu tür girişimlerin yapılabileceği zırhlı
araçlar geliştirilmiş ve ileri hat cerrahi timleri oluşturularak genel ölüm
oranları % 15’lere indirilmiştir.
Savaşların
modern tıbba en büyük katkılarından biri de yara
tedavisinde olmuştur:
Savaş
yaralanmalarında ölüm nedenleri genellikle erken dönemde kanama, geç dönemde ise
bakterilere bağlı enfeksiyondur. İyonyalı ozan Homeros (MÖ 8. yüzyıl), İlyada
destanında her 4 yaralı askerden 3’ünün öldüğünü belirtir. Bu oran 2000 yıl
sonraki Orta ve Yeniçağ savaşlarında da değişmemiş, ölüm oranları İlkçağ
savaşlarından kanama ve enfeksiyona karşı modern tıbbi uygulamaların başladığı
20. yüzyıl savaşlarına kadar, belirgin olarak azaltılamamıştır.
1300’lü
yıllarda silahlarda barut kullanılmaya başlanmasıyla birlikte oluşan yara
enfeksiyonlarının barut zehrine bağlı olduğu düşünülmüş ve yara iyileşmesinde
kaynar yağ, kızgın demir kullanılmıştır. Modern cerrahinin babası olarak kabul
edilen Fransız Doktor Ambroise Pare (1510-1590) ise yara tedavisinde yumurta
sarısı, gül yağı ve terebentin (çam ağacı reçinesi) pansumanıyla iyi neticeler
elde ederek 200 senelik süreçte etkili olmuştur.
“Antiseptik” ve
“geniş yara temizliği” öneminin anlaşılması:
İngiliz
doktor Joseph Lister’in (1827-1912) 1867’de ortaya attığı antiseptik (mikrop
karşıtı maddeler) kavramı büyük bir devrim niteliğindedir.
Rus-Osmanlı
Savaşı’nda Rus ordu cerrahı Carl Reyher (1846-1890) antiseptiklerle birlikte
geniş yara temizliği, yani debridman kavramını ortaya atmıştır.
İspanyol-Amerikan
Savaşı’nda (1898-1899) cerrahi maske ve steril (mikroplardan arındırılmış)
eldiven kullanılmamasına karşın steril aletler ve antiseptik solüsyonlarla
enfeksiyona bağlı ölümler azalmıştır.
I.
Dünya Savaşı’nda ise yüksek hızlı mermiler, makineli silahlar, patlayıcıların
neden olduğu kirli yaralanmalar nedeniyle ölüm oranları yeniden % 35’lere
yükselmiştir. Penisilin, 1929’da Fleming tarafından keşfedilmesine karşın, aktif
madde izolasyonu ve seri üretim sorunları nedeni ile yoğunluklu olarak ancak
1944 Normandiya Çıkarması’nda kullanılmıştır.
Amputasyonlar
(bir uzvun ameliyatla vücuttan kesilerek alınması):
Amputasyonlar
ölümcül döngüyü durduran en önemli girişim olarak Eski Mısır’dan beri
bilinmektedir. Hipokrat da
gangrenöz uzuvlarda amputasyon önermiştir.
Pare,
amputasyonlarda damar bağlama yöntemlerini kullanmış, Jean Petit (1674-1750) ise
turnike ile amputasyon girişimi esnasında kanamayı azaltarak büyük teknik
kolaylık sağlamıştır.
Larrey,
Borodino Savaşı’nda bir günde 200 amputasyon yapmıştır. I. ve II. Dünya
savaşlarında kullanılan tahrip gücü yüksek silahlar nedeniyle amputasyonlar
tekrar artmıştır.
II.
Dünya Savaşı’nda 18.000 Amerikan askerine amputasyon uygulanması, özel
rehabilitasyon merkezlerinin kurulmasına neden olmuştur.
II. Dünya
Savaşı’nda el cerrahisi-mikrocerrahi özgün bir bilim dalı
olmuştur:
II.
Dünya Savaşı’nda 592.000 yaralı Amerikan askerinden 89.000’inde el yaralanması
tespit edilmiş ve savaş sonrası Dr. Sterling Bunnell’in (1882-1957) çabalarıyla
el cerrahisi-mikrocerrahi özgün bir bilim dalı olmuştur. II. Dünya Savaşı’nda
uzuv amputasyonu tüm yaralıların % 48,9’unu oluştururken, Kore Savaşı’nda bu
oran % 13’lere düşmüştür.
Mikrocerrahi
yöntemi ile damar tamir yöntemlerinin en yoğun olarak kullanıldığı Vietnam
Savaşı’ndaysa patlama sonucu oluşan yaralanmaların çokluğuna karşın amputasyon
oranı % 12,7’lere düşmüştür.
Şok kavramının
anlaşılması I.Dünya savaşında olmuştur:
Savaş
cerrahisinde önlenebilir ölümlerin yarıdan fazlasında neden, kanamadır. I.Dünya
Savaşı’nın en büyük tıbbi kazançlarından biri de, şok kavramının anlaşılması
olmuştur.
Anestezi cihazı
ve anestezi tekniklerindeki gelişmeler:
Anestezi
uygulamalarında hayati öneme sahip olan “hava yolu yönetimi” ve “anestezi
derinliği” konularında önemli gelişmeler, ilk kez I. Dünya Savaşı sırasında
Artur Buedel tarafından ortaya koyulmuştur.
İngiliz
Geoffer Marshall, fizyoloji eğitimini anestezi bilgisiyle birleştirerek farklı
anestezi yöntemlerinin şok üzerindeki etkisini araştırmıştır. O tarihlerde eter,
kloroform ve damar yolundan verilen alkol ile spinal anestezi uygulamaları
karşılaştırılmış ve farklı ilaçların birlikte uygulanabildiği ilk anestezi
cihazı geliştirilmiştir.
Damar
yolundan sıvıların verilmesi, anestezi cihazı ve anestezi tekniklerindeki
gelişmeler ve kan transfüzyonu konusundaki gelişmelerle şok daha iyi
anlaşılmıştır.
İspanya İç
Savaşı’nda ilk kan bankası kuruldu
Kanadalı
göğüs cerrahı Norman Bethune (1890-1939), İspanya İç Savaşı’nda ilk kan
bankasını kurmuştur. Buna karşın kan transfüzyonunun ve kan bankalarının önemi,
ancak II. Dünya Savaşı’nda anlaşılmıştır. Kore Savaşı’nda kan transfüzyonu ilk
kez cam şişeler yerine kolay taşınma sağlayan, kırılmayı önleyen, daha iyi
karışımın sağlandığı plastik torbalarla yapılmıştır.
Kemik kırıkları
teşhisinde, merminin çıkarılmasında… X-ışınları:
Savaş
yaralanmalarının % 75’ini uzuv yaralanmaları oluşturur. Bunların 1/3’ünde kemik
kırıkları vardır. Kemik kırıklarının teşhisinde, merminin vücuttan
çıkarılmasında Alman asıllı Nobel ödüllü fizikçi Wilhem Conrad Roentgen’in
(1845-1923) 1895’te X-ışınlarını keşfi çok etkili olmuştur. X-ışınları, İtalya-Etyopya Savaşı’nda ve
1897 Osmanlı-Yunan savaşında kullanılmıştır.
Kırıkları
alçılama Kırım Savaşı’da kullanıldı
Kemik
kırıklarında halen kullandığımız alçılama yöntemi modern anlamda ilk kez Kırım
Savaşı’nda kullanılmaya başlanmıştır.
I.
Dünya Savaşı’nda İngiliz ortopedist Robert Jones (1857-1933) yine Britanyalı
ortopedist Hugh Owen Thomas’ın (1834-1891) geliştirdiği splintlerle
(uzuv destekleri) uyluk kemiği kırıklarında ölüm oranını % 80’lerden % 20’lere
düşürmüştür.
Kemik
kırıklarında kanal içi çivi kullanımı:
Alman
cerrah Gerhard Küntcher’in (1900-1972) 1940’larda uzun kemik kırıklarında
uyguladığı kanal içi çiviler, esir Alman askerlerde ABD’li ve Avrupalı doktorlar
tarafından görülmesine karşın bu mükemmel teknik Kore Savaşı’na kadar ABD’de
hemen hemen hiç kullanılmamıştır.
Kanal
içi tespit yöntemleri çeşitli modifikasyonlarla günümüzde halen en sık
kullanılan uzun kemik cerrahi tespit yöntemlerindendir.
Paul
Brown, elde oluşan kırıklarda, günümüzde halen sık kullanılan ve Alman cerrah
Martin Kirschner’in adıyla anılan Kirschner çivilerini kullanmıştır.
II.
Dünya Savaşı sonrası komplike uzuv yaralanmalı Rus askerlerinin tedavisi için,
Sovyet doktor Gavriil Abramovich İlizarov (1921-1992) kendi adıyla anılan
İlizarov tespit cihazını geliştirmiştir. Günümüzde komplike uzuv
yaralanmalarında ve uzatma girişimlerinde bu sistem en önemli yöntemdir.
20. yüzyıl
savaşlarında ölüm oranının azalmasında,
—alanda
sağlık organizasyonu,
—erken yaralı
taşınması,
—acil cerrahi
girişimler,
—kan
transfüzyonu,
—enfeksiyonla
mücadele ve antibiyotikler,
—amputasyonlar ve şok kavramlarının anlaşılması,
—mikrocerrahi
ve kemik stabilizasyonu
alanlarındaki
gelişmeler önemli rol oynamıştır.
Bu
gelişmeleri sağlayan en büyük neden ise savaşların kendisidir.
Yani
iyi cerrahi kötü savaşlardan, günlük hayatın modern cihazları savaşların yıkıcı
silahlarından ve barışın aydınlığı savaşın kızıllığından
doğmuştur.
Ali
İhsan Uzar-
Gülhane Askeri Tıp Akademisi Harp Cerrahisi
Anabilim dalı
Ahmet
Yılmaz Şarlak-
Kocaeli Üniversitesi Tıp Fakültesi Ortopedi
ve Travmatoloji Anabilim dalı
Ahmet
Yılmaz Şarlak-
Hazırlayanlar
: merakediyorum grubu üyeleri merakediyorum@googlegroups.com
Kaynak :
Bilim ve Teknik -TÜBİTAK / Aralık 2011 sayısından alınmıştır. Resim ve başlıklar yazıya
eklenmiştir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder