31 Mayıs 2012 Perşembe

112'den - 10

Doldum. Bir yerlere anlatmam lazım. Sabah ezanına çıktı müezzin. Mesele, gerçekten ihtiyacı olan acil hastaya yardımcı olmak değil, seve seve yapıyoruz onu, insan bir işe yaradığını hissediyor. Fakat ihtiyacı olmayanlara gidince kullanıldığını hissediyorsun. Bu ağırına gidiyor insanın. Çok fazla miktarda, gerçekten ihtiyacı olmadığı halde 112'yi arayıp ambulans çağıran insan var. 112 çağrı merkezindeki insanlar da her zaman ayırt edemeyebiliyor gerçekten ambulans ihtiyacı olup olmadığını, o yüzden çıkarıyor ambulansı. Ambulans ücretsiz ve herhangi bir yaptırım da olmadığı için, suistimale çok açık ve maalesef çok uğruyor. Kişilerin vicdanına kalmış bir nevi. Belki, acil görülmeyen hastalara paralı olsa, ki bunu destekliyorum, bu şekilde suistimal yapılamayacak.
Bugün o kadar kızdım ki gereksiz yere ambulansı meşgul edenlere, "İnşallah gerçekten ihtiyaç duyduğunuz zaman, sizin gibi bir başka kimse aynı sizin yaptığınız şekilde ambulansı gereksiz yere meşgul eder de, size yetişmez" diye (bed)dua edesim geldi, vazgeçtim. Çünkü geçenlerde bir hasta taşıdık, üç senedir yatalak imiş, hortumla besleniyor, çevrede olan bitenden habersiz. Nedeni de bu adam kalp krizi geçirirken ambulansın gecikmesi. Her ne kadar sorumsuz ve vicdansız davranılsa da, bu duruma düşmelerini istemem ama, en azından zarar görmeden, bunu hissetsin, o sıkıntıyı yaşasın ve anlasınlar.
Ambulansı gereksiz yere meşgul etmekten bahsediyorum baştan beri, nedir onu yazayım. Eğer poliklinik hastası ise, acile kendi imkanları ile gidebiliyor ise ( ambulansın her çıkışının devlete maliyeti 100-150 tl civarındadır, taksi parası en fazla 10 tl tutar ), bizim konversiyon dediğimiz, sinir krizi diye bilinen vakalar... Örnek olarak, psikolojik rahatsızlığı olduğunu düşündüğüm bir teyze var, hastalık hastası olduğunu da düşünüyorum aynı zamanda, tansiyonum yükseldi diye ambulans çağırır sürekli, bir ara 60 günde 45 kere gidilmiş evine. Bir başka şahıs da, Elazığ'ın en işlek caddesi olan Gazi caddesinde "bayılır". Gidip baktığımızda toparlanır, ambulansa alırız, tansiyondan dolayı bayıldığını söyler, 160 lardadır tansiyonu, ki bayıltacak birşey değildir bu, dilaltı ilacı ister. Eğer hastaneye götürmezsek, 15-20 dakika sonra, adamı bıraktığımız yere yürüme mesafesi bir civar yerden ikinci bir anons gelir ve gider bakarız gene o adam, etrafında telaşlı kalabalık, bize akıl veren, geç kaldınız diye eleştiren... İnsanlarla uğraşmak hakikaten zor. Az önce bir hastaya gittik, bir haftadır devam eden şikayetleri için, gecenin 3 ünde ambulans çağırmışlar. Madem hasta, neden 1 hafta bekledin? Koluna girip götürebiliyorsun, araban da var, neden götürmedin kendin? Hasta bağırsak kanseri imiş, acil olarak ne şikayeti var diye soruyorum, 2 senedir kanser diyor. Tekrar soruyorum acil olan ne şikayeti var diye, "kanser işte, daha ne olsun" diye cevap veriyor. Bu sefer diyorum, "anladım kanser olduğunu, acil ne şikayeti var, neden ambulans çağırdın?" diye... İnsanlarla anlaşmak zor. Çoğu zaman içine atıyor insan, bir şey diyemiyor. Bir seferinde hipertansiyon vakasına gittik, adam yürüyerek caddeye inmiş, gayet iyi görünüyor, beni hastaneye götürün diyor. Saymakla bitmeyecek bunlar, ne diyeyim...
Çözüm önerileri olarak aklımda birkaç şey var,
İlki, gerçekten acil olmayanlara ambulans ücretli olmalı. Bu suistimali epey önler sanırım.
İkincisi, hükümet sağlık politikasını tamamen hizmeti alan üzerine kurmuş durumda. Hizmeti veren kesim arka plana itiliyor, vatandaşın şikayetine çok önem verip peşine düşen hükümet, sağlık çalışanının şikayetini veya uğradığı haksızlıkları görmezden geliyor. Doktorlar arasında genel kanı şu, eğer bir olay olursa bakanlık bana sahip çıkmayacak. Devlet vatandaşına sahip çıktığı kadar hekimine sahip çıkmıyor hakikaten. Bunu gören hekim de, yaptığı her uygulamada öncelikli olarak kendini yasal korumaya almaya çalışıyor. Hasta hafifçe kafasını çarpmış, "hekim" olarak muayenesi sonucu herhangi birşeye gerek yok iken, devletin gözündeki "hekim" olarak, kendini korumaya almak için hastanın tomografisini istiyor, çünkü eğer milyonda bir ihtimalle de olsa yanlışlık olursa, fatura acımasız bir şekilde kendisine kesilecek, o yüzden "hekim" olarak gerek görmeyeceği ve radyasyon almasını istemeyeceği için yakınına yapmayacağı bir tetkiki istemek zorunda bırakılıyor.
Kısacası hükümet, asıl oy vatandaştan geliyor ne de olsa diye, sırf vatandaşa çalışmamalı, sağlık çalışanlarına da aynı şekilde sahip çıkıp adam yerine koymalı.
Saat beşe geliyor, daha düşünmemeye çalışıp biraz kestirmeye çalışacağım. Benim konuşmamla dertler biter mi...
Ah ülkem, ah insanlar... Ne olurdu herkes hakkı gözeten, kibar insanlar olsaydı...

Hiç yorum yok: